Geri: Üçüncü Kuşak Denizci "Birsentin Dios "

[Lucky Roo]

Dios gerisin geri dönecekti aşşağıya. en azından o öyle karar almıştı emrindekilere sormadan. Fakat Oklut bu durumdan biraz şikayetçiydi. "Ne yani ben o beton katmanı bunun için mi deldim?" diye isyanlara başlamıştı. E çocuk haklıydı da adam o kadar uğraşmıştı ve emeği boşa gidecekti.

Fakat zaten kasabalıların da onları bırakmaya niyeti yoktu. Konuşmaya başlayan yine aynı adamdı. "Nereye gideceksiniz? en azından açtığınız deliği kapatsaydınız karargâha dönmeden önce!" diyerek deliği tamir etmelerini istemişti.

Bu isteğe normalde karşı çıkması gereken Oklut hiç yerinden kıpırdamadan elleriini bağlamış "ben kırdım siz toplayın. Elimi dahi sürmem." Bill ise bu işe dünden razı bir şekilde "bir denizcinin görevi vatandaşa yardım etmektir." diyordu.

kırık ise çok büyük değildi. Sadece bizinkilerin geçeceği kadardı. Fakat parçaları daha çok yerdeydi ve tamir ettikten sonra aşşağıya inme sorunu vardı.

[Lucky Roo]

Dios sen ne yaptın Dios. Bu durumda onlara hiç cevap vermeyerek onları daha da kızdırdın. ve onlarda haklı olarak "Eğer bu deliği kendi isteğiniz ile onarmazsanız o zaman biz de zorla yaptırırız! Hüloooğğğğğ" diye hepsi birden hücuma geçiyor bu arada öne atılan Oklut oluyor ve "Kimse daha fazla yaklaşmasın!" diyerek adamlardan birinin tam kafasına doğru cebindeki paralardan birini yolluyor.

Betonu delen para insan beynine ne yapar bilirmisiniz? Tabiki anlının ortasından girer kafasının arkasından çıkar. E tabi öyle olunca da Oklut'un vurduğu adam da ölüüyor haliyle. Onun ölümüyle de önce donup kalan siviller sonradan aralarında "Ben dedim size. bunlar denizci değil korsan! Çabuk birisi denizcilere haber versin!" diyerek daha büyük şevk ile hucüma geçiyorlar.

Bu durumda Oklut savaş için hazırlanırken Bill ise şimdi ne yapacaklarını korkak bir tavır ile Dios'a soruyordu.

Pasflik uyarısı 2:

[Ojo De Dios]

Dios ne yapacağını bilmiyordu, Oklut önünde masum bir insanı öldürürken öylece izlemişti. "Pislik!" diye bağırdı sadece, "Ne yaptığını sanıyorsun." diye devam etti. Hemen gitmemiz lazım buradan, masum halka daha fazla zarar vermeyeceğiz, bir sonraki noktaya ilerliyoruz, çabuk deyip deliğe doğru ilerledi, ağaçlardan inip, koya gidecek ve gemiyle bir sonraki noktaya gidecekti. Oradan Den Den Mushi ile karagahı arayabilirdi.

Oklut ile ise sonra ilgilenebilirdi, neden böylesine saçma bir şey yaptığını bilmiyordu ama onu sorgulayacak rütbede değildi, olanları bildirip üsttekilerin gerekeni yapmasını sağlayacaktı...

[Lucky Roo]

Şuan neler olduğunu anlatan en iyi şey Oklut'un yüz ifadesidir sevgili okuyucum. Ne olduğunu anlamayan bakışlar. Tıpkı tüm hafta ders çalışmayı planlayıp sonradan kendi planına uymayıp hiç ders çalışmamış ve bunun için de etrafını suçlayan bir öğrenci gibi bakıyordu Oklut. İyi bir şey yapmaya çalışırken kötü sonuçlanmıştı ve o bunun için Dios'u suçluyordu.

Gerçi haksız da değildi hepsi Dios'un suçuydu."Kıçını kurtarmaya çalışıyordum" diye söyleniyordu Dios'a. Fakat mecburan onun yaptığını yapıp ağaçtan aşşağı inmeye başlmıştı.

sevgili okuyucum ağaç çok yüksek. öyle atlanacak gibi değil. bizimkiler de ağaçtan inmeye çalışıyor en altta Dios en üsttü Oklut. Fat ağaçtan inmek öyle göründüğü kadar kolay değil onlar yavaş yavaş inerken siviller de deliğin başına gelip taş atmaya başlıyorlar. Vel hasıl kelam bu taş yağmuru sırasında oklut aşşağı düşüyor. Dios aşşağı indiğinde ise onun Sağ kolunun kırıldığını görecek.