Geri: Hatırladığı İlk Macera [Hagane Kai]

[Hagane Kai]

Lan. Piç. N'apıyorsun. Ne bok yiyeceğim şimdi, rezil olacağım. Den Den mushi var, tüm ada beni izliyorsa ne bok yiyeceğim. Kai panik içinde kaslı biskolata erkeklerini süzerken yutkunmaya çalıştı, boğazını aşamadı. Düşünmeye çalışıyordu, zaten yorgun ve susuzdu. Beyninin yandığını hissedebiliyordu, yakında kel kalacaktı bu kadar düşünmekten. Ulan Kader Tanrı olayım seninde hesabını göreceğim. Yine çok zor durumda kalmıştı, kaçar yolu yok gibi görünüyordu. 8 kişiyi yenmesi imkansızdı. Hiç bir alternatif evrende de mümkün değildi. Meyvesini kullanamıyordu, silahlarını almamıştı, zekasından başka bir şeyi yoktu, kader bile ihanet etmişti ona.

Kararını verdi, odanın tam ortasına ve 8 kişinin tam ortasına girecekti, hepsi aynı anda saldırsın diye "Gelin lan piçler, hepiniz saldırın." diye bağıracaktı, sopalı saldıranların kendi adamlarına vurmasını umarak yere oturup ağlayacaktı. Ağlamayacaktı elbette ama daha akıllı bir planı yoktu, hızlıydı Kai, eğer bir sopa kapabilirse bir şeyler yapabilirdi belki. Lanet olası yaşlı piç, babacan babacan, davranmış, yemek bile ısmarlamıştı. Kızını gömen baba psikolojisiymiş. Piç Piç Piç.

[Akagami]

Kai, yanmış beyniyle oluşturabildiği en iyi planla atılıyor sekiz kişinin arasına. Cesaret naralarıyla ortaya atlıyor, planı eğer işlerse sekizi birden saldıracak, Kai uygun bir pozisyonda sopalardan birini alacak ve bir şans elde edecek.

Fakat işler öyle gider mi? Gitmez. Kai ortalarına atılır atılmaz suratının ortasına bir yumruk yiyip geldiği yere sırtüstü dönüyor. Bu herifler dev gibi, güçlü, üstüne üstlük hızlı da. Kai ne olduğunu anlayamadan geldiği yere geri dönüyor, korsan olduğu yerden araya giriyor: "Dediklerimi iyi dinlememişsin dostum. Dediğim şey tam olarak 'Bu koca adamları zorla'ydı. Onları yenmen gibi bir imkanın yok. Sadece kaba kuvvetle, onları ne kadar zorlayabileceksin onu görmek istiyoruz."


Bu topluluğun öylesine bir topluluk olmadığı işte burada anlaşılıyor. Daha denetmenler bu güçteyse, kim bilir başlar nasıl güçlüdür? Kai'nin kışkırtma-yanıltma denemesi de başarısız oluyor bu durumda. Yüzü kan içinde yerden kalkabilecek güçte Kai, rakiplerine bir değişiklik yok. Eğer Kai canlı kalmak istiyorsa bundan daha akıllıca bir plan yapması gerek.

[Hagane Kai]

Piç, koduğumun piçi. Yenemezmişim ha, tamam muhtemelen yenemem ama, çok sinirlendim. Animelerdeki gibi farkında olmadığım bir güç açıp yenmek istiyorum bunları. Ama burası anime değil. Burnumu kanattı orospu çocukları. Kai sinirlenmişti, vahşileşmişti. Kandı belki bu etkiyi yapan, belki de yüzüne aldığı darbenin bir etkisiydi bu. Öfke pompalayan kalbi, burun kılcallarında yoğunlaşmışken, biraz mantıklı düşünmek için 3 saniyeliğine gözlerini kapattı.

1,2,3. Bu adamları yenmek gibi bir şansı olamaz. Fiziksel kuvveti de bu adamlardan biri için bile yeterli değil. Zeka'sıyla bir şeyler yapabilirdi belki, ama adamlar çok hızlıydı. "Peki o zaman." dedi ve beklemeye başladı. Biraz hırpalanacaktı belki ama adamlar aynı tipti, muhtemelen hepsi aynı eğitimi almıştı. Bu da hepsi aynı şekilde saldırıp, aynı şekilde savundukları anlamına gelirdi. Bekleyecekti gelen saldırıyı analiz edecekti, kaçmaya çalışacaktı.

Belki kaçabilecek kadar iyiyse refleksleri, saldırı yapacak bir aralık bulabilirdi, adamlar uzun boyluydu, bu da alt bölgelerinin daha savunmasız olduğu anlamına gelirdi. Bunu avantaj olarak kullanacaktı. Eğer bir saldırı gelirse eğilip, ellerinin üzerine ağırlığını verecekti ve adamın sağ mide boşluğuna vurabildiği kadar sert vuracaktı, eğer sopalı bir adam saldıracak olursa, umarım saldırmaz...

[Akagami]

Yediği okkalı yumruk, önce sinirlenmesine, sonra düşünmesine sebep oluyor Kai'nin. Kafasını toparlamasına fırsat veriyor bu aralık. Biscolata erkeklerinin saldırmaya pek niyeti yoktu anlaşılan, öylece ayakta dikiliyorlar, Kai'yi süzüyorlardı. Kai bir süre yerinde durunca içlerinden birisi söze başladı: "Gelsene lan yer elması? Buraya oturup düşünmeye gelmedin herhalde. Eğer seni bu iş için yeterli bulmazsak tek görevlik bile olsa bize dahil olamayacaksın. Olamazsan, öldürürüz."


Komik bir şaka gibi dursa da adamın yüz ifadesinden gayet ciddi olduğu anlaşılıyor. Muhtemelen öldürmelerinin sebebi, buraya gelirken çok fazla şey görmeleri. Bu adadan ayrılan kimselerin az olmasının nedeni hafiften belli olmaya başlıyor, Kai'nin devreler de yavaş yavaş atıyor. Bu sırada beyni kazan gibi tabi, inanılmaz bir ağrı giriyor başına.

[Hagane Kai]

Bekle Kai, bekle. Biraz daha sabırlı olmalıyım. Onlar saldırsın. Sabır "Kai".
"Yer elması ha? Öküz gibi olan siz değilsiniz sanki. Öldürebiliyorsan gel öldür piç." dedi. Öfkelenen insan hata yapardı, bu da tam olarak Kai'nin işine gelirdi. Demek ki yaşlı adamın dedikleri doğruymuş. Bu adadan ayrılmak kolay değil. Tayfa üyeleri zaten adadan ayrılmayı düşünmüyorlar bile. Adadan ayrılmayı düşünene insanlar ise, bu adada uzun süre yaşayamıyor gibi görünüyor. Sağlam bir imparatorluk kurulmuş burada, acaba adayı komple denizcilere bıraksa Kai'ye ne kadar para verirler. Sonuçta komple bir korsan adasını bırakıyor olacaktı.. Sanırım bu hoş olabilirdi.

Çok düşündüm, başım ağrıdı. Saldırsana piç. Kai öfkeleniyordu, ama sabredecekti, düşünmeden saldırmak ona göre değildi. Kader onu zeki yaratmıştı. Tanrı olacaktı o, planlayıp, zor durumlardan kurtulmak onun Tanrısal Zekasının bir hediyesiydi. Yine öyle olmasını umuyordu...

[Akagami]

"Öküz ha?" öndeki adam sopalıydı, sopasını iyice kavrayıp saldırmak için sıkı bir adım attı. Eğer böyle giderse Kai'nin plan tutacak, kazanma veya zorlama şansı olacaktı. Adam ikinci adımını attı, her adımında daha da sinirleniyordu. Diğer adımını da atacakken arkadaki adam, önceki sinirliyi kolundan tuttu: "Bir yerden bitmeyi dikkate alacaksan gözümden düşeceksin Chin-do."

Sinirli adam daha da sinirlendi, "Kes lan!" haykırarak kolunu bırakması için hızlıca çekti. Kai'ye bakarak bir süre düşündü, düşündü. "Sinir edici konuşuyorsun; fakat dediklerinde bir haklılık payı var Kong-ho." dedi tekrar Chin-do'nun yüzüne bakarak, sonra Kai'ye döndü bir kez daha: "Beni sinirlendirerek kendine saldırtmaya çalıştın, bu takdire şayan bir hareket. Fakat gördüğün gibi fazla akıllılarda işe yaramıyor, gerizekalı herif."

[Hagane Kai]

Keshishishi. Kime yükleneceğini biliyordu artık Kai. Chin-do denen piçi kışkırtacaktı. "Annene kışkırtıp yatağıma aldığıma pişman oldum şimdi. O gece bileydim başka kadına giderdim. Çıkara çıkara senin gibi bir maymun çıkarmış. Ziyan oldu zeki spermlerim." dedi ve tepkisini beklemeye başladı. Bu şekilde çok öfkelenecekti göt lalesi. Hata yaparsa, işler Kai için çok kolaylaşırdı. Ama şu Kong-Ho, tehlikeli adamdı.

Nasıl gelmişti buraya, kader dediği çizginin üzerinden yürümeye karar vermişti, ama kader burada ne bulmasını umuyordu. Burası planlarının tam aksi yönüydü. O korsan avlayıp para kazanmayı umuyordu. Ama kader onu korsanlarla dolu bir adaya getirmişti. Ölmekten başka bir çıkışı yok gibi görünüyordu, ne yapacağını bilmiyordu. Sadece beyninin ucundaki dürtüyü takip ediyordu...

[Akagami]

"Pislik..." Chin-do sinirli bir adamdı belli ki. Sert bir tahtadan yapılmasına rağmen, o kadar sıkıyordu ki kıracaktı sopayı. Aynı güçle kolundan tutan Kong-ho'ya da birkaç küfür savurmuştu içinden. Hagane'nin gözlemlediği kadarıyla Chin inatçı, Kong'sa zeki biriydi. Chin-do'nun kulağına eğilerek fısıldadı, sonra Chin-do sakinleşti birden. Biraz saftı fakat laftan anlıyordu görünüşe göre. Sopasını tüm gücüyle sıkmayı bıraktı, omzuna dayadı. Çattığı kaşlarını normale döndürdü. "Haklısın, yaptığımız işi unutmamak lazım. Artık beni sinirlendiremezsin ne kadar küfretsen de şerefsiz pislik."

Hagane'nin düşündüğü gibi, şu Kong-ho bayağı tehlikeliydi. Çünkü zekiydi. Diğerinin de sakinleşmesini sağlamıştı. Bu sırada diğerleri de oraya buraya oturmuş, dayanmış bekliyorlardı. Kong-ho tekrar konuşmaya başladı Kai'yle: "Çabuk ol, işimiz gücümüz var bizim. Eğer bizi ikna edemezsen işi alamazsın."

[Hagane Kai]

"İkna etmek, zeka savaşında olduğumuzu düşünmüyordum, eğer durum böyleyse çoktan yenildiniz. Hatta benle bu savaşa girmeniz bile ne kadar salak olduğunuzu gösterir, siz sadece biraz kas yapmış maymunlarsınız. İki elinizi nasıl kullandığınız bile şaşılacak kadar ilginç. Beyin hücresi yerine muz ezmesi olduğuna eminim. Eğitilmiş hayvanlarsınız. Şimdi saldıracak mısınız? Yoksa size emir mi vermem gerekiyor? Chin-do gel oğlum, abiye sopanı göster..." dedi. Kong-ho piçi diğerlerinden akıllı olsada, Kai ile yarışamazdı. Onun dışında Chin-do'nun kulağına ne fısıldadığını merak etti Kai.

Öfkelendirme planı Kong-ho yüzünden bozulmuştu. Bu piç zekiydi ama Kai kadar olamazdı, Tanrı'sal zekayla baş edebilmesi mümkün değildi, ama bu eski kafalılar ne bok yiyiyordu burada, karaya yerleşen korsan çok komikti. Kai'nin düşündüğü gibi Kaptan'nın ailesi burada olmalıydı. Bu durumda bir çıkış kapısı olurdu bu, hele bir de küçük bir çocuğu varsa kaptanın bu çok eğlenceli olabilirdi...

[Akagami]

Kai'nin sözlerinden çok, çok fazla sinirlendi Chin-do, fakat hakim olmaya çalışıyordu. Dudaklarını ısırıyor, ellerini sıkıyordu. Acayip gerilmiş durumdaydı, Kai'yi beyninin pestili çıkana kadar yumruklamak istiyordu. Kong-ho'ysa gayet sakindi, rahattı. Diğerlerinin zaten konuyla ilgisi yoktu bile.

Kong-ho Chin-do'nun sinirlendiğini fark ederek cevap verme ihtiyacı sezdi, karşısındakinde akıl vardı. Belki belli bir seviyedeki insanları yenebilirdi, fakat bu yeterli değildi. Bir şeyler göstermeliydi kendisine, özel yetenek gibi. Neyse, şimdilik laf dalaşına devam etmeliydi, şansını zorlayacaktı biraz: "Şimdi de bizi aile büyüklerine mi benzetmeye başladın? İkna etmek derken, güç seviyesini kast etmiştim, gerçi beyinsiz birine açıklama yapmak ne kadar mantıklı tartışılır."

Kong'un bu lafları, Chin-do'yu neşelendirdi ve biraz gevşemesini sağladı. "Eheh, bizim Kong iyice coştu, bu herif alınmaz işe. Çok geçmeden çıldırıp bize saldırır, Dong da işini bitirir." diye düşündü ve Hagane'nin suratına sinir edici bir şekilde gülümsemeye başladı.

[Hagane Kai]

Khishishishi. Çok eğleniyorum. "Chin-do dans eden maymunlara benziyorsun. Evet aile büyüklerime oldukça benziyorsun Kong-ho. Annem olabilir misin? Gerçi böyle koca götlü birinden çıksam en az senin kadar çirkin olmam gerekirdi, ama görüldüğü üzere hiç çirkin değilim. Sanırım uzak akrabam olabilirsin." dedi. Şeytani bir gülümseme yüzüne gelmişti. Tedirginliği bir anda kaybolmuştu. Ölecekti belki ama yüzünde gülümseme ile ölecekse sorun yoktu. Bu adamlar çok komikti.

"Bir şey ikna etmek gibi bir niyetim yok. Eğer o kadar iddialıysanız gelin ve gösterin neyiniz varsa, ne dersin Chin-do? Maymun dansından başka özelliklerin var mı? Ha bir de çirkin görünmek dışında? Salak olmak dışında? Neyse dövüşebilir misin diye sorayım." diye bitirdi konuşmasını. Kong-ho zekiydi belki ama ne kadar sabırlıydı asıl sorulması gereken sorun buydu...

[Akagami]

Kai'nin söyledikleri üzerine sinirden patlamak üzere olan Chin-do'ya baktı Kong. Belki yeni avcıyı denemek için iyi bir yol olabilirdi, dolmuş Chin-do çok tehlikeli olurdu. "Madem doldurdun bizimkini, senin olsun." dedi bonkör bir gülümsemeyle Kong. "Chin-do, istediğini yap yeni elemena. Gözüm tutmadı." 

Böyle bir yalan söylemesinin iki baş nedeni vardı. Birincisi, Chin-do'nun daha rahat saldırmasını sağlamak, ikincisiyse yeni elemanın nasıl tepki vereceğini ölçmekti. Chin-do sonunda içinde bıraktığı öfkeyi serbest bıraktı ve Hagane'ye doğru çok hızlı bir şekilde koşmaya başladı. Elindeki sopayı bir kenara fırlattı, ağzından etrafa tükürük saçarak bağırdı: "BEYNİNLE DUVARLARA BADANA YAPACAĞIM!"

[Hagane Kai]

"BABANA GEL!" diye bağırdı ve durumu ölçmeye başladı. Chin-do ne kadar uzağındaydı? Sopa ne kadar uzağa düşmüştü? Ne kadar süre sonra Chin-Do ona ulaşacaktı? Bunları hesaplamaya çalıştı. Eğer sopayı alabilecek mesafede ise, yerde yuvarlanarak sopayı alacaktı, değilse Chin-Do'nun gelmesini bekleyip saldırı gelmeden bir saniye önce kendi etrafında dönerek saldırıyı savuşturup Chin-do'nun arkasına geçecek ve geri geri çekilerek sopaya yaklaşacaktı, şu an öncelikli amacı sopayı alıp erimini arttırmaktı, bu şekilde güç ve hız dez avantajını, zeka avantajı ile birleştirerek, rakiplerini yenebilirdi...

Yenebilir miydi? Hayvan gibi güçlü, hayvan gibi hızlılardı, Kai ise sıradan bir insandan zayıftı. Potansiyel olarak Tanrı'ydı belki ama yenebilir miydi? Kader önce acı çekip güçlenmesini mi planlamıştı? Ne olacaktı bu dövüşün sonu, bir hikayenin sonu mu? Yoksa sadece başlangıç mı?

[Akagami]

Chin-do'nun yere fırlattığı sopa, Kai'nin şansına yakına düşüyor. Kai yuvarlanarak sopayı ele geçirip planlarındaki gibi erimini arttırıyor, geriye zekasıyla düşmanı yenmesi kalıyor. Chin-do bu akılsızlığı yaptığına pişman oluyor, öfkeyle kalkan zararla oturur misali durup biraz düşünmeye başlıyor. Siniri de geçmiyor tabi, bir yandan da kuduruyor. Ne yanda izleyen korsan, ne Kong yorum yapıyor.

 Kai'nin baş yarası etkisini biraz daha fazla göstermeye başlıyor, başı dönüyor bu fazla hareketlenmeden. Chin-do farkediyor bu durumu, gülümseyerek yavaş yavaş Kai'ye doğru gelmeye başlıyor. Yüzünde şeytani bir gülümseme, tüm güçle sıkılmış yumruklar...

Not: Kusura bakma hacı giremedim birkaç gün yoğundum bayağı, şu an da kafa yok biraz saçma olmuş olabilir

[Hagane Kai]

Lanet baş ağrısı. Elini ağzına götürüp baş parmağının sonundan ısırıyor elini, bu şekilde hem şakinleşip hem de kan akışının düzenleyebilir. Sonrasında aldığı sopayı el altından tutup Chin-Do'ya karşı tutuyor. Bu şekilde Chin-do'nun Kai'nin sopa ile yukarıdan saldıracağını düşünmesini umuyor. Chin-do yaklaşınca, elini gevşetip sopanın elinde kaymasını sağlayacak ve sopayı tam ortadan tutacaktı, ve yuvarlanıp sopayı Chin-do'nun bacağının arasına yerleştirip dengesini bozacaktı. Yere düşürebilirse ani bir ikinci saldırı ile kafasını hedef alacaktı Chin-do'nun.

Eğer kafasına sağlam bir darbe vurabilirse, belki etkisiz hale getirebilirdi, sopaya sahip olduğuna göre diğer rakiplerle dövüşmesi daha kolay olabilirdi. Kong-ho en zekileri gibi görünüyordu, muhtemelen en son ilgilenmesi gereken o olacaktı, şimdilik sakin olup tek tek hepsini yenme planları yapmalıydı...

[Akagami]

Chin-do, Kai'nin sopayı tutuş şeklinden nasıl şeyler yapacağı hakkında bir şeyler düşünmeye çalışıyordu. Kai'ye kaşlarını çatarak, sinirli sinirli bakıyordu. Ne yapacağını bilmiyordu, fakat bir şeyler yapacağı kesindi. "Ne yapacaksın bilmiyorum ama önce ben saldıracağım!" diye haykırarak Kai'ye koşmaya başladı. İyi, işler Kai'nin istediği gibi gidiyordu. Yeterli uzaklık sağlanınca Kai yuvarlanmaya başladı yuvarlanabildiği hızla, Chin-do hala ne olduğunu anlayamamıştı tabi. 

Kai'nin planına göre sopayla Chin-do'nun dengesini bozacaktı, Chin-do'nun kafası yere yakınlaştığı zaman da kafasına vuracaktı. Birkaç saniye sonra yuvarlanarak Chin-do'nun ayaklarının dibine geldiği zaman sırtına okkalı bir tekme yiyerek bir metre savruldu. Bunu akıl edememişti, savunmasızca Chin-do'nun ayaklarına yuvarlanmak çok güvenli değildi. Bunu düşünmesine ağrıyan başı etkili olmuştu, şimdi aldığı darbe yüzünden daha kötü ağrıyordu başı. Daha Kai yerdeyken Chin-do havada zıplayarak Hagane'nin karnına bir tekme daha yapıştırdı. Kai mide suları ağzından çıkarak biraz daha sürünerek duvara çarptı, durdu. Karnını tutar vaziyette yerde. Chin-do'yla arasında 1.5 metre var. Hagane'nin hafif-orta iç kanaması, feci derecede baş ağrısı var. Bir darbe daha yerse bayılabilir.

[Hagane Kai]

"Sıçtığımın MAYMUNU. Kafanı s.yim. PİÇ." Ağzıma sıçtı orospu çocuğu. Bu zekayla bir maymunu nasıl yenemiyorum koyayım. Kader işleri yoluna sokacaksan sok, yoksa işime karışmaktan vazgeç.

Tuttu sopayı ve destek alarak ayağa kalkmaya çalıştı. Zor durumdaydı orası kesin, kafası neredeyse çalışmıyordu. Sinirliydi bunu avantaj olarak kullanmalıydı ama çok hızlıydı, yaptığı bütün planlar boşuna gidiyordu. Kararını verdi, sopayla Chin-do'nun kafa hizasına soldan vurmaya çalışacaktı, Chin-do savunmaya çalışınca sopayı bırakıp alttan çenesine vuracaktı. Chin-do'dan kısaydı bu avantajına olabilirdi, Ayrıca sağ eliyle sol tarafını kapatmaya çalışırsa savunmasız kalabilirdi.

Sonrasında seri olarak sağ tarafına vurmaya başlayacaktı, sağ tarafı açık kalırsa, ciğerlerine ve karın boşluğuna yumruk yağdıracaktı. Öfke güçtü ve Kai çok öfkeliydi...

[Akagami]

Kai güç bela, sopadan destek alarak ayağa kalkıyor. Öfkeyle dolu olduğu için enerji dolu, bacaklarını sağlamlaştırıp ayakta kalıyor desteksiz. İnanılmaz baş ağrısı ve karnındaki iç kanamayla bir plan daha yapıyor. Sırf saldırıya dayalı bir taktik bu, fakat başarılı olma şansı var. 

Neyse, planı uygulamaya geçiriyor Kai. Sırf öfke ve iman gücüyle koşmaya başlıyor, sopayla soldan bir darbe indir-ir gibi yapıp sopayı bırakıyor, savunmayı düşünmeyen Chin-do şaşırıyor. Çeneden yediği güçlü bir yumruk, dilini feci bir şekilde ısırmasına yol açıyor. Yumruğun acısı da cabası tabii. Chin-do elleriyle çenesini tutarken karın boşluğu açıkta kalıyor, Kai sopası olmadığı için yumrukları indiyor sert bir şekilde. En son karaciğerine de sert bir yumruk indirdikten sonra geri çekiliyor. Chin-do bir süre sonra toparlanıyor, tüm gücüyle "VELET!" haykırdıktan sonra tam saldırıya geçecekken Kong'dan ses geliyor: "Bu kadar yeterli."

[Hagane Kai]

"Piç, Piç, Piç. Daha işim bitmedi sizle orospu çocukları, alayınız gelin lan." diye bağırdı. Öfkeden düşünemiyordu artık. Sakinleşmesi gerekiyordu, Kong bitirmişti dövüşü. Kendini yere attı ve bağdaş kurdu. 2 başparmağını yere dayadı ve bastırdı. Sakinleşmek için toprağa öfkesini bıraktı. Neden böyle saçma bir şey yapıyordu bilmiyordu ama işe yarıyor gibi görünüyordu.

Kong'un ne diyeceğini merak etti. Saldırısı işe yaramıştı, evet çok güçlü değildi ama bu aşırı gelişmiş piç maymunu yenmişti. Birliğe kabul edilecekti ve hayatı bağışlanacaktı, şimdilik bu rolü oynaması gerekiyordu zamanı gelince tekrar özgürlüğünün peşinden gidecekti.

[Akagami]

Kong dövüşü bitirmişti, fakat Kai'nin öfkesi dinmemişti. Güzelce haykırdıktan sonra bağdaş kurdu, saçma sapan bir hareket yaparak öfkesini dindirmeye çalıştı. Kong tekrar söze girdi: "Bu kadar dövüş yeter, elemanı yeterli gördüm. Tek görevlik çalışmaya uygun, güç seviyesini kaptana bildireceğim. Eğer ona göre bir hedef varsa bildirir."

Kong'un bu laflarından sonra chin-do küplere bindi tabi. Kong'un elinde kukla gibi oynatıldığının farkına vardı. Nasıl böyle bir aptallık yapabilirdi? Hemen her şeyin suçlusu olarak belirlediği Kai'ye döndü ve ona doğru küfürler yağdırarak koşmaya başladı. Aralarında bir metre kalmıştı ki, Arada birden Kong göründü, Chin-do'yu tuttu. "Bu kadar yeter demiştim." dedi kaşlarını çatarak chin-do'ya. Sonra yüzünü kai'yi görebilecek şekilde çevirdi: "Sen de gidip dinlenebilirsin, bir hafta sonra tekrar gel. Görevini vereceğiz."

[Hagane Kai]

Keshishishi. Aptal maymun. Kai birden neşelenmişti tekrar. Kong'a bakıp kafasıyla onay verdikten sonra yaşlı piçe bakınmaya başladı. Uyuyacak bir yer soracaktı, güzel bir yatak ve huzurlu bir banyo belki de, lanet olası maymun çok zorlamıştı onu. mümkünse sıcak bir banyo çok işine yarayabilirdi, sıcak sular alırken kirle birlikte kötü duyguları Tanrısal hisleri yaşayabilirdi tekrar.

Sonrasında saatlerce sürecek bir uykuya gömebilirdi kendini. Tanrısal rüyalar görebileceği ve Kaderle iki sohbet edebileceği, sonrasında uyanıp sıcak güzel bir şeyler yiyebilirdi belki. Huzuru hissetmeye başlamıştı bile. Ama bunlar sadece rol olacaktı. Bir tiyatro asıl amacına ulaşana kadar sadece. Sonrasında ödül avcısı Kai bütün bir adayı denizcilere teslim edebilirdi belki...

[Akagami]

Yanda dikilen korsan,  Kai'nin yanına gidip koluna girdi. Odadan dışarıya çıkardı, biraz ilerleyip başka bir odaya gittiler. Burası bir muayenehaneydi. Oda genel olarak beyazdı, bir yatak, bir masa, bir dolabı vardı. Sade bir hasta odası gibiydi. Yaşlı, gözlüklü bir doktor odanın ortasında dikiliyordu. Kısa boyluydu, yüzünde şeytani bir gülümseme vardı. Kai'nin koluna giren korsan Kai'yi yatağa doğru götürdü ve uzanmasını istedi. Sonra doktora döndü: "İç kanaması var, bir muayene edip sar sarmala. Bir haftaya sapasağlam olsun." Doktorun yüz ifadesi biraz daha şeytanlaştı, "Tabi, efendim." diye karşılık verdi. Korsan odadan çıktı, sürgülü kapıyı yavaşça çekerken göz ucuyla Kai'ye acınası bir gülümsemeyle baktı.

Rp Sonlandı. Konu Kilit.

Ödüller: Exp: 14 (11 yazım, 3 zorluk)